24 Temmuz 2014 Perşembe

ruhunuza iyi gelecek: ŞÜKRETMEK




Şükretmek, olumlu düşüncenin başlangıcıdır. Hayatınızdaki olumluları görmenizi, onlara odaklanmanızı sağlar. Şükretmek, teşekkür etmektir. Şükrettiğinizde hayatınızdan daha memnun olur, yaşamınızdaki güzellikleri farkedersiniz. Çok daha mutlu bir insan olursunuz. Çünkü şükretmek ruha iyi gelir.

Birçok insan başka hayatlara özenir, alamadığı arabayı ya da evi düşünür, eksiklere odaklanır ve kendini hasta eder. Oysa hayatında var olanlara ya da olumsuz dahi olsa yaşadığı tüm deneyimlere teşekkür edenin ruhu iyileşir. Çünkü yaşanan tüm olumsuzluklarda bile mutlaka olumlu bir yan vardır. Balzac'ın "Ayakkabılarım olmadığı için üzülüyordum, ta ki sokakta ayakları olmayan adamı görene kadar" sözünde olumlu bir yan bulduğu gibi.


Bahsettiğim, koşullu şükretmek değil aslında. Sadece hayatınızda var olan madde ve ilişkiler için değil, her şey için şükredebilmek. Çünkü yaşanan ve sahip olunan her şey aslında kişinin en yüce hayrı ve ruhsal gelişimi içindir. Sadece hayatınızda var olanlar için şükrederseniz onların yokluğunda hasta olursunuz.

Bir de yokluğunu hissetmeden değerini bilmedikleriniz vardır. Nefes almanız, eliniz ayağınızın olması, görmeniz ve duymanız, aileniz ve sevdikleriniz, iyi kötü bir ekmek tekneniz, tapusu olsun ya da olmasın başınızın üstündeki çatı, yaptığınız hatalardan çıkarttığınız dersleriniz, birkaç sene sonra iyi ki olmamış dedikleriniz...
Bunları listeleyin ve her biri için her gün ayrı ayrı şükredin. Sonra da "Hayatımda var olan ve olmayan her şey için şükrediyorum. Yaşadığım her deneyimin benim en yüce hayrım ve en yüksek ruhsal gelişimim için olduğunu kabul ediyorum" deyin.

Her gün bu şekilde şükrettiğinizde ruhunuzun iyileştiğini göreceksiniz.

alıntıdır

15 Temmuz 2014 Salı

başmelek bağlantıları



Yaşam yolculuğunuzda yolunuza Rehberlik, Koruma ve Işık getirmek için 7 Başmelek bağlantısı…

Başmelekler evrenin zekasını bize basit ve pratik bir şekilde getiren habercilerdir. Başmelekler Tanrı’nın kurumunun yedi prensibini temsil ederler. Güç, Bilgelik, Sevgi, Saflık, Şifa, Hizmet ve Bağışlayıcılık. Ayrıca aydınlanmanın Yedi Işını olarak bilinirler. Bu ışınlar gökkuşağının yedi rengidir ve her bir renk bir Başmelek tarafından yönetilir.

Her birimiz Başmeleklerden biri veya bir kaçı ile ve onların temsil ettikleri ışın (ışınlar) ile rezonanstayızdır. Eğer rezonansta olduğumuz bu başmeleklere ve gökkuşağının özel yoluna (yollarına) bağlantımızı kullanırsak, kendi spiritüel ilerlememiz büyük ölçüde hızlanır. 

Bu müthiş varlıklar Tanrı Kaynağından gelen muazzam enerjiyi ve yüksek frekansları, bu bilgiye erişebileceğimiz ve sonra yolculuğumuzda kendi ilerlememize devam edebileceğimiz bir seviyeye indirirler. Bu 

Işık varlıkları bizim bekçilerimizdir (koruyucularımız), rehberlerimizdir ve destek yapılarımızdır. Diğer bir çokları ile birlikte, yaşamlarımızın her gününün her saniyesinde bizi desteklerler, onların varlıklarının farkında olalım ya da olmayalım.

Melekler asla sizi terk etmezler veya boşvermezler. Onlar heran sizinle birlikte sizi dinlemeye hazırdırlar. Siz her bir Başmeleğe bağlanırken ayrıca başmeleklerin hizmet ettikleri ışına ve onun ilgili rengine bağlanırsınız. Bağlandığınız Başmeleğin rengini basitçe gözünüzde canlandırarak bağlantının güçlendiğini hissedersiniz. Bu, imgeleri canlandırmakta zorlananlar için idealdir. Gereken tek şey, rengi gözünüzde canlandırmaktır.

Başmelek Mikail: Mavi renkli olan, koruma ve gücün ışını olan birinci ışında hizmet eder.

Başmelek Mikail bize hem spritüel hemde fiziksel koruma sağlar ve her zaman çağırılabilir. “Başmelek Mikail, şimdi korumana ve rehberliğine ihtiyacım var, lütfen bana yardım et” demeniz yeterlidir… Tüm başmelekler hepimiz ile aynı anda çalışabilir, yardım edebilirler. Yardım istediğinizde onları başka işten alıkoyduğunuz fikrine kapılmanıza gerek yoktur.

Başmelek Jophiel: Sarı renkli olan aydınlanmanın ve bilgeliğin ışınında hizmet eder.

Bilgelik ve rehberliğe ihtiyaç duyduğunuz zamanlarda Başmelek Jophiel’i çağırabilirsiniz. Sınava gireceğiniz zaman, bir proje veya görev üzerinde çalıştığınız zaman, odaklanmış zihin gereken herhangi bir şeyde size yardımcı olabilir. “Başmelek Jophiel, lütfen beni bilgelik ve ilhamla doldurmak için benimle birlikte ol, şimdi bana yardım et” diyebilirsiniz…

Başmelek Şamuel: Sevginin ışını olan Pembe ışında hizmet eder.

Başmelek Şamuel kendinizi sevme, başkalarını sevme ve tüm kalp konularında size yardımcı olmak için sizinle birliktedir. Kalbinizi iyileştirmeye ve kendinizi sevmeye yardım etmesi için, “Başmelek Şamuel içimdeki sevgiyi görebilmem için ve bu sevgiyi etrafıma yansıtabilmem için senin sevgine ve yardımına ihtiyacım var” diyebilirsiniz… Alternatif olarak, pembe ışığın güzel ve sıcak bir ışının sizi çevrelediğini imgeleyebilirsiniz.

Başmelek Cebrail: Uyum ve saflığın ışını olan Beyaz ışında hizmet eder.

Başmelek Cebrail ışık ile çalışmanıza ve gerçek spritüel hizmette olmaya daha yakınlaşmanıza yardım eder. Ayrıca, iletişim yeteneklerinizi geliştirmenize ve yaşamın tüm alanlarında yeteneklerinizi ifade etmenize ve etrafınızdakilere neşe ve uyumu ifade etmenize yardımcı olur. 

Spritüel yolunuzda yardıma ihtiyacınız olduğunda ve yaşamınıza, ilişkilerinize uyum getirmek için Başmelek Cebrail’i çağırabilirsiniz. Yüksek sesle yada içinizden “Sevgili Başmelek Cebrail, spritüel yolumda yardımına ihtiyacım var, beni olmam gereken yere yönlendir lütfen” diyebilirsiniz…

Başmelek Rafael: Şifa ve gerçeğin ışını olan Yeşil ışında hizmet eder.

Siz yada yakınınızda birileri şifaya ihtiyaç duyduğunuzda, Başmelek Rafael’i çağırabilirsiniz. Başmelek Rafael, Allah’ın iyileştirici eli’dir. Başkaları için şifa istediğinizde mutlaka “yüksek benliğinin izni ile” demelisiniz. Bu şekilde, o kişinin özgür iradesine müdahale etmemiş olursunuz. Başmelek Rafael ayrıca sizin kendi iyileşmenizede yardımcı olabilir. “Başmelek Rafael, lütfen bana gel, şimdi senin şifa enerjilerine ihtiyacım var. Lütfen sevgini hissedeyim, senin şifa enerjilerin bedenimden aksın” diyebilirsiniz… Alternatif olarak, zümrüt yeşili ışının bedeninize girdiğini ve başınızdan ayaklarınıza kadar sevgi dolu şifa enerjisi ile doldurduğunu imgeleyebilirsiniz.

Başmelek Uriel: Huzurun ışını olan Altın ışında hizmet eder.

Başmelek Uriel insanlara ve dünyamıza barış, huzur ve sükunet getirmek için yardımcı olur. İklim ile yakından çalışır, kasırga, sel veya yangın gibi doğal afetlerden sonra dünyaya yardım getirebilir. Bu afetleri önlemek yada afetlerden sonra dünyamızın şifalanması için Başmelek Uriel’i çağırabilirsiniz. Ayrıca yaşamınıza ve etrafınızda ki insanlara huzur ve sükunet getirmeye ihtiyacınız olduğunda size yardım eder.

Eğer etrafınızda ki insanlarla anlaşmazlık hissediyorsanız, Başmelek Uriel’in altın huzur ışınının başınızdan ayaklarınıza kadar sizi çevrelediğini gözünüzde canlandırın. Duruma hemen sükunet gelecektir. Bu huzur hissinin hepimize daha iyi bir dünya getirmesi için yaşayan her insanda mevcut olmasını isteyin. “Başmelek Uriel, yaşamın daha güvenli ve daha spritüel olarak farkında olan yoluna yönlenmemiz için, dünyaya barış, uyum ve anlayış getirmeni istiyorum” diyebilirsiniz…

Başmelek Zadkiel: Özgürlüğün ışını olan Mor ışında hizmet eder.

Başmelek Zadkiel özgürlüğün, sevincin, bağışlamanın, adaletin ve serbest bırakmanın alevini getirerek size yardımcı olabilir. Mor ışını çağırarak tüm bu nitelikleri yaşamınıza getirebilirsiniz. Mor ışını kullanarak, negatifliği temizlemeye yardımcı olabilirsiniz ve yaşamdan, etrafınızda ki fırsatlardan keyif almak için özgürlük getirebilirsiniz. Başmelek Zadkiel ve mor ışını çağırdığınız her seferinde, dünyaya değişimler getirirsiniz ve daha spritüel bir gelecek hazırlamaya yardımcı olursunuz. “Başmelek Zadkiel, şimdi bu zamanda etrafımda ki negatiflikten beni özgürleştirmen için seni çağırıyorum” diyebilirsiniz…


alıntıdır
değişim başlıyor

28 Şubat 2014 Cuma

Ortak Bilinç Kavramında 100 Maymun Deneyi

100. maymunun hikayesi:

Pasifik Okyanusu'nda irili ufaklı birçok ada. Bu adalarda Macaca Fuscata türü Japon maymunları yaşıyor. Bu adalardaki maymunların doğal ortamları içindeki davranışları otuz yılı aşkın bir süre bilim insanları tarafından gözleniyor. 

1952'de Koshima Adası'nda bilim insanları maymunların beslenmesi için kumların içine tatlı patates bırakıyorlar. Bu adanın maymunları da tatlı patatesin tadından hoşlanıyor ama yiyeceklerinin kumlu olması hiç de hoşlarına gitmiyor. Ama can boğazdan gelir diyerek kumlu da olsa tatlı patatesleri yemeye devam ediyorlar.

Bir gün, on sekiz aylık İmo isimli dişi maymun bu soruna bir çözüm buluyor, İmo, tatlı patatesleri en yakın su birikintisinde yıkayarak yemeyi akıl ediyor. Bu buluşunu annesine de öğretiyor, İmo'nun arkadaşları da patateslerini yıkayarak yemeyi öğreniyor ve kendi annelerine de öğretiyor. Bu yeni davranış biçimi bilim insanlarının gözleri önünde, yavaş yavaş maymunlar arasinda yayılıyor.

1952 ve 1958 yılları arasinda genç maymunlar, beslenmelerini daha zevkli hale getirmek için, kumlu tatlı patateslerini yıkamayı öğreniyorlar. Bu daha sağlıklı ve zevkli yeni davranış biçimini çocuklarını taklit ederek onlardan yeni bir şey öğrenen yetişkin maymunlar da kazanıyor. Yeniliklere açık olmayan, çocuklar ve gençlerden de öğrenilebileceğini düşünmeyen, kendi bildiklerini tekrar eden yetişkin maymunlar ise kumlu patates yemeye devam ediyor. 1958'in sonbaharında çok şaşırtıcı bir şey oluyor. Koshima maymunlarının bir kısmı (diyelim ki 99 maymun) artık patateslerini suda yıkayarak yemeyi öğrenmiş oluyor.

Bir sabah, gün doğarken yüzüncü maymun da patateslerini yıkayanlar arasına katılıyor. İşte o an her şey değişiyor. Aynı günün akşamı, adadaki hemen hemen tüm maymunlar, patateslerini yemeden önce yıkamaya başlıyor. Yüzüncü maymunun ilave enerjisi her nedense devrim yaratıyor!

Ama hikâye bitmedi. Bilim insanlarını şaşırtan asıl sürpriz, bu adayla doğrudan bir ilişkileri olmadığı halde, diğer adalardaki maymun kolonilerinin de aynı anda patateslerini yıkamaya başlamaları... Yeni bir düşünce ve davranış tarzı, toplumları oluşturan fertlerin belirli bir oranı tarafından benimsendiği an, bu yenilik, mesafenin önemi olmaksızın zihinden zihine aktarılabiliyor.
Yani, "Yüzüncü Maymun Fenomeni" denilen bu fenomen şunu gösteriyor: Yeni bir düşünce, yeni bir yol, toplumda sadece belirli sayıda insanlar tarafından biliniyorsa, bu yenilik sadece o kişilere ait bir şey oluyor.

Ama "bilenlerin" sayısı belli bir kritik noktaya ulaştığı an, sadece bir kişinin daha "yeni yol"a katılması, toplum bilincinin aşama geçirmesine yol açıyor. Yeni düşünce, birdenbire herkes tarafından düşünülmeye başlanıyor. Niceliğin niteliğe dönüşme noktası...

"Yüzüncü Maymun Fenomeni", Duke Üniversitesi'nden Doktor J.B. Rhine tarafından değişik deneylerde tekrarlanıyor. Sonuç her seferinde aynı. Bugüne dek mutsuz, huzursuz, bencil, korku dolu, karamsar bir dünya süre geldi. Zihinlerde hala taş devri korkularmı taşıyoruz. Yeniiklere açık, farklı düşünenler ise aşağılanıyorlar, alay ediliyorlar, toplum dışına itiliyorlar. Cesaretleri takdir edilmek bir yana söndürülmeye çalışılıyor bu insanların... Einstein bile teorisini ilk ortaya attığında meslektaşları tarafından kınanmış. Sıradan insan asla büyük insan olamaz. Doğar, yaşar ve ölür. Buna yaşamak denirse! Dünyada mutlu, huzurlu, sevecen, aydınlık dolu insanlar yok mu? Cesur bir dünya isteyen ve bu uğurda çaba göstermekten çekinmeyen, her şeyi göze alan insanlar yok mu? Elbette var. Sayıları gittikçe de çoğalıyor. İnsanın, insanlık boyutunda devrim yapabilmesi için yüzüncü maymunun aralarına katılmasını bekliyorlar. "Yüzüncü Maymun" belki de sizsiniz.

alıntıdır
Ken Keyes Jr.
Çeviri: Nil Gün

4 Şubat 2014 Salı

Reiki ve Gölge Kimlik

Yazar William Lee Rand Tercüme Berna Köker Çelebi

Kendi gerçekliğimizi yaratırız.

Bu tümce şifa topluluklarında sıklıkla kullanılır ve çoğunluk tarafından doğru olarak kabul edilir. 

Planlar yapıp bunları uygulamaya geçirdiğimiz zaman kendi realitemizi yarattığımızı kabul etmek bizler için kolaydır. 

Veya pozitif şeyler olduğunda onları sebep göstererek kendimize güvenimizi arttırabiliriz, iyi talih dışında bir şey olmasalar bile.

Ancak bir terslik olduğu zaman kaç tanemiz bu kötü şansla ilgili sorumluluğu yükleniriz?

Başımıza negatif bir şey geldiğinde, çoğunlukla gücenme, kızgınlık ve korku sebebiyle başkalarını veya bizim kontrolümüz dışında gözüken koşulları suçlamaya başlarız.

Bu yolla sempati kazanırız ve kendimize acımayı haklı buluruz ki bunlarda bir çeşit ödüldür.

Ne zaman kendi problemlerimizi kendimizin yarattığı olasılığıyla yüzleşme durumunda kalsak cevabımız asla kendimizi böylesine negatif bir duruma sokmayacağımız olur. 

Bu yolla insanlar genellikle kendi gerçeğimizi kendimizin yarattığı düşüncesini geçerli olmayan sebeplerle haklı göstermeye çalışırlar, ancak çoğumuzun fark ettiği gibi bu aslında gücümüzden vazgeçmek ve yardımsızlık ilüzyonunda sıkışıp kalmaktır.

İstenmeyen deneyimlerimizle ilgili sorumluluğu üzerimize almak, hayatımızı daha sağlıklı ve doyurucu bir şekilde yaratmak üzere gücümüzü geri kazanmakla mümkündür.

Yaşadıklarımızla ilgili sorumluluğumuzu üzerimize almanın gizemi, aslında bilincimizde olup bitenden çok daha fazlası olduğumuzu anladığımızda ortaya çıkar.

Kimliğimizin çok az bildiğimiz, daha derinlerde yatan ve çoğunlukla farkında olmadığımız bir yanı vardır. 

Bu derinlerdeki kısma çoğunlukla bilinçaltı denilir.

Çoğu psikolojik işleyiş yaşamlarımız üzerinde güçlü bir etkisi olan bilinçaltında yaşanır. 

Bilinçaltını daha iyi anlayarak güçsüz kaldığımız deneyimlerimizle daha iyi başa çıkabilir ve bunları büyük bir özgürlük ve başarıya dönüştürerek olmamız gereken insan haline dönüşebiliriz.

Yukarıda söylediğim gibi kendi gerçeğimizi sadece bilincimiz yaratmaz, aynı zamanda bilinçaltımızda bundan sorumludur. 

Bilinçaltımız, kararlarımız, başkalarıyla ilişkilerimiz ve özellikle beden dilimiz üzerinde çok etkilidir. 

Aynı zaman da bu etkilerle birlikte çalışarak enerji alanımız aracılığıyla direk olarak ifade edilir ve tüm hayat deneyimimiz üzerinde büyük bir etkisi olur. 

Bilinçaltının sağlıklı ve sağlıksız tarafları vardır ve bu sağlıksız tarafına genellikle Gölge Kişilik denilir.

Gölge Kişiliğimiz bilinçaltının gücü sayesinde çalışarak istenmeyen deneyimlerimizden sorumlu olur. 

Diğer bir deyişle istenmeyen deneyimlerimizden sakınmamızın en anlamlı yolu Gölge Kişiliği tanımak ve iyileşmesine yardım etmektir.

Gölge Kişilikle ilgili önemli bir konu, onu, istenmeyen duygular ve düşüncelerimizle ilgili algılama şeklimizle ve bunlarla başa çıkarken nasıl bir yol izlediğimizle bağlantılı olarak yarattığımızdır.

Toplumumuzda özellikle büyürken duygularımızı ifade ettiğimizde özellikle kızgınlık veya kıskançlık veya toplum tarafından kabul edilmeyen bir davranış sergilediğimizde, çoğunlukla aileler tarafından “durmamız”, “böyle yapmamamız” söylenir.

Bu duygularımızı kendi içimizde yaşamamız gerektiği ile ilgili bir mesajdır. 

İlk başlarda bunu çok iyi yapamayabiliriz, ama ailemiz tarafından verilen ve sürekli tekrarlanan komutlar sayesinde istenmeyen duyguları içimizde tutmamızla ilgili bir yetenek geliştiririz.

Zaman ilerledikçe bunu otomatik olarak yapmaya başlarız ve işleyiş bilinçsiz hale gelir.

Artık böyle davrandığımızı bile bilmeyiz.

Bu istenmeyen duygular kolayca bizden uzaklaşmazlar, bunun yerine canlı ve reddedilmekten ötürü kızgın bir şekilde bilinçaltında toplanırlar.

Gölge Kişiliğimizi oluşturan bu duygular kendi başlarına bir kişilik kazanırlar ve kendilerini ifade etmek için büyük miktarda enerji tutarlar.

Gölge Kişiliğimiz bilinçaltımızda olduğu için hayatımızdaki etkisinden habersisizdir. 

Bu proses yoluyla hayatımızda güçlükler yaratmak için Gölge Kişiliğimiz güçlendirilip motive edilir.

Eğer Gölge Kişiliğimizi tanımak istiyorsak tek yapmamız gereken yaşam koşullarımıza bakmaktır. 

İstenmeyen deneyimler aslında Gölge Kişiliğimizin bir yansımasıdır. 

Bu şu anlama gelir, eğer hayatımızda negative duygular beslediğimiz ve gitmesini istediğimiz bir insan varsa, bu insani size çeken aslında Gölge Kişiliğinizdir ve sizin ona bu şekilde hissetmenize sebep oluyordur. 

Gerçekte, hoşunuza gitmeyen bu insanın karakteri aslında sizin Gölge Kişiliğinizin karakter özelliklerini taşımaktadır.

Diğer bir deyişle, siz de bu insanla aynı veya benzer özelliklere sahipsiniz demektir.

Bu ilk başlarda kabul etmesi zor bir durumdur, ama edebilirseniz bu sayede negative duygularınızı dışarıdaki insanlara karşı yöneltmeyi durdurur ve dikkatinizi kendi iç dünyanızı incelemeye yönelterek diğer insanlarda hoşunuza gitmeyen özellikleri kendinizde aramaya başlayabilirsiniz. 

Bu dürüstlük gerektiren bir davranıştır ama sonuçları buna değer.

Bu şifa bulmaya ve sadece iç dünyanızı değil, dış dünyayı değiştirmeye yönelik bir adımdır.

Bunu yapmaya başladığınızda içsel bir keşif ve şifa mümkün olur. 

Gölge Kişilik vardır çünkü onu yaratan duyguları şifalandırmak yerine, şu veya bu sebepten onları görmemezlikten gelir veya inkar ederiz. 

Eğer şifa bulmak istiyorsak Gölge Kişiliğimize dikkat göstererek ve kendi parçamız olarak kabul ederek bu prosesi tersine çevirmemiz gereklidir. 

Şifa ancak bunu yapmaya başladığınız zaman mümkün olur. 

Gölge Kişilik bir kez kabul edilmeye başlandimi dışınızdaki başka insanları da kabul etmeyi ve aynı zamanda meselelere çözüm bulmayı çok daha kolay bulucaksınız. 

Veya insanlarla ilişkilerinizden çok daha az bir eforla sonuç alacaksınız veya onlardan eskiden etkilendiğinizden daha az etkileneceksiniz.

Reiki bu işleyişe yardımcı olmak için kullanılabilir. 

Örnek olarak, hayatınızda üzüntüye sebep olan birisi varsa bu deneyimi Gölge Kişiliğinizi tanımak ve şifalandırmak için kullanın ve bu kişiye karşı olan duygularınız üzerinde meditasyon yapın. 

Kendinize sorun “Bu insana benzeyen bir parçam var mı?”. 

Bunu yaparken duygularınızın vücudunuzun hangi bölgesinde odaklandığına dikkat edin. 

Reiki enerjisini bu bölgeye yöneltin. 

Eğer yardımı olacağını düşünüyorsanız mental/duygusal sembolü güç sembolüyle veya master sembolüyle beraber kullanın. 

Gene bunu yaparken Reiki enerjisiyle içinizden konuşun, ona hangi parçanızın haytınızdaki bu deneyimi yarattığını sorun. 

Bu; kendinizle ilgili farkında olmadığınız ama dikkat göstermeniz gereken bir yanınızın ortaya çıkmasına sebep olucaktir. 

Bu yanınızı hissetmeye başladığınızda onu uzun süredir ihmal ettiğiniz için üzgün olduğunuzu söyleyin. 
Onu daha iyi tanımak ve şifalandırmak istediğinizi söyleyin.

Bu ilk başlarda rahatsız edici gelebilir, ancak Reiki göndermeye devam ettikçe ortaya çıkan Gölge Kişiliğinizle çalışmanıza yardımı olacaktır. 

Reiki göndermeye devam edin ve eğer yapmak isterseniz dua edin ve Ulu Güç’ten, veya hangi ismi kullanmakta rahat ediyorsanız ondan, yardım isteyin.

Reiki göndermeye devam edin, şefkat hissederek bu yanınıza onu anlama ve şifa bulmasına yardımcı olma niyeti ile özen gösterin.

Aynı zamanda Reiki’ye ve/veya Ulu Güç’e yardımları için teşekkür edin. İsterseniz bir afirmasyon kullanın: 

“Şifa bulması amacıyla bütün negatif duygularımı Reiki enerjisine bırakıyorum” veya doğru olduğunu hissettiğiniz başka bir affirmasyon seçin. 

Seansın şu an için bittiğini hissedene kadar bunu yapmaya devam edin ve seansı şifaya ihtiyaç duyulduğu sürece devam etme niyeti ile sonlandırın. 

Tüm negatif duygular gidene ve kendinizi huzurlu hissedene kadar seansların tekrarlanması gerekebilir. 

alıntıdır :soqaq

12 Ocak 2014 Pazar

meditasyon

MEDİTASYON
Meditasyonun amacı, ruhsal dayanıklılığımızı tanımamızı sağlayarak, bizi kendi iç gücünüzle temasa geçirip, günlük bedensel çalışmalarımızı, insanlarla ilişkilerimizi ve genel olarak hayatımızı zenginleştirmektir. Zihnin çalışmasını değiştirmek için şuurlu bir gayrettir.  Meditasyon düşüncesiz farkındalık konumudur. O konumdayken dikkatinizi geçmişe ya da geleceğe, yani gerçekten uzağa götürecek hiçbir düşünce yoktur. Kişi düşünmediğinden, sadece şu anı deneyimler. Tek gerçek şu andır, çünkü orade ne bitmiş olan geçmiş vardır, ne de gelecek. Meditasyon uyku veya trans konumu da değildir, çünkü meditasyonda kişi kendi yaşadığı deneyimlerin tamamen farkındadır. Ve o saf farkındalık konumunda kişi, içindeki sonsuz huzur, neşe ve sevgi kaynağı olan ruhunu hissetmeye başlar.
Derin meditasyon sırasında zihin, beden ve ruh arasında büyük bir uyum oluşur. Bedeni ve zihni sakinleştirmek, sorularınızın yanıtlarıyla bağlantı kurmanıza yardımcı olur. Meditasyon ile, zihin ve dikkatin bir noktada yoğunlaşmasından oluşan rahatlatıcı sükünet ve dinginlik, giderek daha çok istenen bir duygu haline gelir. Meditasyon kişiye müthiş bir iç rahatlaması verir, zamanla yüksek benliğinizi ve bilincinizi daha yakından tanır ve kabullenirsiniz. Günlük yaşamın verdiği aşırı gerilim, stres, acı ve derin çatışma hislerinden arınır, ruhsal bakımdan güçlenirsiniz.  
Meditasyon bir grup içerisinde veya kendi başınıza yapılabilir. Her iki şekilde de uygulama süreleri ve şekli aynıdır. Detaylar değişebilir, ancak ana kurallar ortaktır. Meditasyondan en az bir veya iki saat önce, yemek yemeyi bitirmelidir. Dolu mide ile yapılması tavsiye edilmez.  Günün erken saatlerinde, hergün tercihen aynı zamanda, sessiz bir ortamda yapılması uygundur. Erken saatlerde yapılmasının tavsiye nedeni, günlük yaşam karmaşasının henüz başlamamış olması, ve o saatlerde bir meditasyon ortamı yaratmanın daha kolay olacağı içindir. Sabah erken meditasyon yapmak, meditasyonun enerji ve huzurunun bir kısmını günlük aktivitelerimize taşıma fırsatı da verir. Rahatsız edilmeyeceğiniz sakin bir odada yanlız olmak, meditasyon yaptığınız sürece telefonu fişten çekmek, çalışmanızı kolaylaştırır. Ses, hareket, ışık, insanlar gibi dikkatinizi dağıtabilecek şeylerden yeteri kadar uzak bir yerde olursanız, yaptığınız işe daha kolay konsantre olursunuz.
Bazı kişiler yatar halde ve  gözleri kapalı meditasyon yapmak isterlersede, insan kolayca uykuya dalabileceğinden meditasyon yarım kalabilir. Rahat bir yerde oturun. Odanın ortasında, bağdaş kurmuş olarak oturabilirsiniz. Ayrıca bir sandalyede veya dizler üzerinde yere çökerek de oturabilirsiniz. Oturma şekli tercihi size kalmıştır. Ancak bel kemiği zemine 90 derece dik durumda olmalıdır. Çalışma sırasında yorulma nedeni ile, bu dikliğin bir miktar bozulması önemli değildir. İki eliniz, iki dizinizin üzerinde rahat bir konumdadır. Baş geriye kalkık veya öne eğilmiş değildir. Başın dikliği, ensenin, bel kemiği ile aynı doğrultuda olmasına yetecek kadardır. Yani sırtınızı, ensenizi ve başınızı bir duvara dayamış gibi dik, sırtınızı kasmadan oturun. Bol bir kıyafet giyin, kravat, kemer gibi sıkı giyecekleri çıkartın ya da gevşetin. Ayakabılarınızı çıkartın. Yanlız üşümemeye dikkat edin.
 
Burundan kısa sürede ve hızla alınan nefes, daha sonra ağızdan ağır ağır verilir. Nefesin verilişi mümkün olduğu kadar uzamalıdır. Hava ciğerlerden boşalınca, karın adaleleri kasılıp içeriye çekilerek, ciğerlerdeki son hava kırıntıları da dışarıya atılır, ve yeniden nefes alınır.
Çalışma sırasında bir mum yakılabilir, rahatsız etmeyen loş bir elektirik ışığı yanabilir, tam karanlıkta oturulabilir. Gözlerin ilk başlarda kapalı olması uygundur, çalışmalar ilerledikçe açık gözle de meditasyon yapılabilir. Ancak çevrenizdeki bir objeye bakarak meditasyon yapıyorsanız, gözleriniz açık olacaktır. Gözleriniz bir objeye odaklanmış olsun yada olmasın, bakış şekli gözlerdeki yorgunluğu ve baş ağrılarını önlemek için gevşetilmelidir. Daha sonra objeyi hayal etmek için gözlerinizi kapayabilirsiniz. Genelde, meditasyon süresince gözleri kapatarak görme duyusunu yok edip, dikkati içe yöneltmek daha iyidir. Güzel koku veren bir tütsünün yakılıp, yakılmaması tercihinize kalmıştır, bu gibi şeyler, insanı çalışması için motive edici faktörlerdir. 
Gayemiz, zihnimizden sürekli geçmekte olan rahatsız edici veya uyarıcı düşünceleri durdurmaktır. Bunu en kolay başarma şekli, aklımızda tek ve tarafsız rahatlatıcı bir düşünceye odaklanmaktır. Bazı metotlarda nefes alıp vermeye odaklanılır. Burun deliklerinden havanın girişini, ciğerlerininizi doldurduğunu ve sonra yeniden dışarıya atıldığını fark ederek buna odaklanılır. Bu nefes alma şekli otomatikleşince, istenmeyen düşüncelerin tekrar zihninize dolduğunu fark edebilirsiniz. Böyle durumlarda dikkatinizi nefes alışınızdan, bedeninizi gevşetmeye kaydırabilirsiniz. Bir nefes alıp, alnınızı germediğinize, dişlerinizi sıkmamış olduğunuza dikkat edin ve buna devam ederek omuzlarınız, dirsekleriniz, dizkapağınız, baldırlar ve ayaklarınızın gevşek olduğunu kontrol edin. Düşünceler gelmeye devam etse de, bunları kovalamayın. Geldiklerini bilin ve seçmiş olduğunuz düşünce üzerinde odaklanmaya devam edin.
Meditasyon bir teknik yada pratik sayılabilir. Genellikle bir objeye konsantrasyonu içerir ve bu bir çiçek, bir mum alevi, bir mandala ( yüksek derecede renklendirilmiş simetrik resim ), bir ses, kelime veya solunum olabilir. Zamanla rastgele düşüncelerin sayısı azalma gösterir. Meditatör bir düşünce serisine yakalanabilir ama bunun farkında olduğunda dikkatini yine yavaşça konsantrasyon objesine yöneltebilir. Meditasyon objesiz de olabilir. Örneğin sadece oturmayı içerebilir. Rahatlatıcı bir müzik çalmak, size meditasyon haline girmede yardımcı olabilir. Meditasyona en az 10 dakika devam edin. Pratiğinizi ilerlettikçe, hemen her yerde ve her an meditasyon haline girebildiğinizi göreceksiniz. Meditasyonun sonunda, ayağa kalkmadan önce biraz adalelerinizi çalıştırın, aksi halde kan basıncınız düştüğünden, hafif bir başdönmesi hissedebilirsiniz.
Gündelik yaşamımızda, zihnimiz daima aktifdir, devamlı olaylar hakkında zihinsel yoruma gireriz. Meditasyon, tüm bu aktivitenin yatışmasına izin verir ve zihnin daha barışçı, sakin ve odaklanmış bir hale gelmesini sağlar. Meditasyon bir teknik ya da pratik sayılabilir ve içsel farkındalığı tazeler. Gevşeme, artmış farkındalık, zihinsel odaklanma, açıklık ve bir huzur duygusu meditasyonun bize kazandırdıklarıdır. Önemli olan, kişinin meditasyonu düzenli yapması ve meditasyon sırasında konsantrasyonun dağılmaması için fazla zorlanmadan, makul bir çaba göstererek zihnini boşaltmasıdır. Uygulamacıları tarafından meditasyon, üstün bir kendi kendine yardım metodu olarak değerlendirilir. Basit teknikler sayesinde, düşüncelerinizi ustalıkla kontrol etmeyi, bedeninizi sakinleştirip yavaşlatmayı başarabilirsiniz. Bu, meditasyonun kolay olduğu anlamına gelmez. Aklımızı, akıp geçen düşüncelere kapatmak baştan çok zor gelebilir, ancak bu yetenek zamanla öğrenilebilir.
Yeni meditasyona başlayanlar, soluk alış verişlerine konsatre olarak yapılan çalışmaları, kısa sürede kavrarlar ve, çok tatmin edici bulurlar. Bu yöntem, sadeliğin getirdiği yararları içerir. Baş, boyun ve sırtınızı dengeli bir halde tutarak, meditasyon duruş şekillerinden birini uygulayarak haraketsiz oturun. Böylece, pasif olarak solunumunuzun farkında olacaksınız. Soluk alış, kısa bir duraklama, kirli havayı akciğer ve solunum yollarından veriş, yine kısa bir duraklama ve yeniden solunuma başlayış. Soluk alış yada verişin başlangıcı, ortası, sonu sürekli olarak hissedilmelidir. Eğer dikkatiniz dağılırsa, yeniden  nefes alışverişleriniz üzerine toplayıp, orada tutmaya çalışın. Dikkatin kayması kaçınılmaz bir olaydır ve normal karşılanmalıdır. Meditasyon deneyimleri artıkça, dikkat kendiliğinden ve kolayca solunuma döner. Yeni başlayanlara bazen soluklarını birden ona kadar saymaları ve, yeniden başa dönmeleri önerilir. Sayı sayımı soluk alışta, yada soluk verişte olabilir. Dikkati üzerinde toplamak için en iyi noktanın neresi olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Soluk alış, veriş yerine, bedenin daha belirli bir parçası üzerine de konsantre olabilirsiniz, mesela burnunuzun ucuna veya iki kaşınızın arasına.
İkinci örnek çalışma tratak meditasyonu olabilir, göz seviyenizde bulunan bir mum alevine odaklanın. Gözlerinizi kırpmadan, yaşarana kadar dikkatle alevi izleyin. Gözlerinizi kapatınca alevin üçüncü gözde, yani iki kaşınızın arasında belirdiğini fark edeceksiniz. Alev kaybolana kadar, kapalı gözlerle bu görüntüye odalanın. Görüntü gözünüzün önünden kaybolunca gözlerinizi açarak tekrar aleve odaklanın, ve bir müddet sonra gözünüzü kapatıp aynı işlemi tekrarlayın.
 
Üçüncü bir meditasyon çalışması ise, yüksek benliğiniz ile bağlantı kurmaktır. Çevrenizde bir halka halinde oturmuş birçok yüksek varlığın arasına katılmış olduğunuzu hayal edin. Tüm çevrenizde huzur, sevinç ve sevgi hissedin. Bu varlıklar sizin yüksek benliğinizle buluşmanıza yardımcı olmak üzere buradalar. Yüksek benliğinizin, uzaktan size doğru gelmeye başladığını imgeleyin. Onu güzel, titreşen, parlak bir ışık olarak hayal edebilirsiniz. Yüksek benliğinizi selamlayın ve onu daha yakına gelmesi için davet edin. Zihnen, ondan kendisiyle daha güçlü bir bağlantı kurabilmeniz için size yardımcı olmasını isteyin. Onun sevgisinin sizi saran ve  kucaklayan ışığını hissedin. Yüksek benliğinizden size gelmekte olan ışık huzmelerini hissedin. Bu ışık huzmeleri size dokundukça, titreşiminizin yükseldiğini hissedin. Yüksek benliğiniz şimdi sizinle birleşip, bir oluyor. Moleküllerinizin ve atomlarınızın onunla karışıp birleştiğini hissedin, sanki enerjinizin bir bölümünü geri alıyormuşsunuz gibi. Bırakın yüksek benliğiniz sizinle daha çok bir olsun; tüm enerji kalıplarınız yüksek benliğinizin ışığına yükselinceye kadar. Şimdi siz ve yüksek benliğiniz artık birsiniz. Yüksek benliğiniz olarak siz, bedeninizde daha büyük bir enerji akışı yaratmak üzere, derince soluklanın. Yüksek benliğiniz olarak oturmak üzere duruşunuzu düzeltin. Yüksek benliğiniz olarak, güveninizi ve bilgeliğinizi gösterecek bir biçimde omuzlarınızı, göğsünüzü dik tutun. Yüksek benliğiniz olarak nasıl bir yüz ifadesi taşırsınız? Rehberlik istediğiniz bir durumu düşünün. Yüksek benliğiniz olarak siz, bu durum hakkında kendinize yol göstereceksiniz. Bilge bir öğretmen ve danışman olduğunuzu hayal edin. Bu durum hakkında kendinize nasıl bir öğüt verirdiniz? Yanıtlarınızı yüksek sesle söylemek ya da yazmak isteyebilirsiniz. Yüksek benliğiniz olarak, başka herhangi bir mesajınız var mı, örneğin ruhsal büyümeniz, yüce amacınız ya da herhangi bir şey hakkında? Sizinle bir olduğu için yüksek benliğinize teşekkür edin ve istediğiniz sürece yüksek benliğiniz olarak oturun.
Dördüncü bir örnek çalışma da söyle olabilir. Enerjinizi mümkün olduğunca güzelleştirdiğinizi imgeleyin. Bunu yaptığınızı imgelemeniz, onu güzelleştirmek için gerekli olan tek şeydir. Enerjinizi güzelleştirirken, sizi daha rahat ettirecek, daha derin soluk alabilmenize ve enerjinin omurganız boyunca akışına olanak verecek herhangi bir duruş değişikliği yapabilirsiniz. Derin bir soluk alın ve ışığı davet edin. Işık sizin çağrınıza derhal yanıt veren bir canlı bilinçtir. Omurganızı, başınızın yukarısından başlayan ve ayaklarınızdan aşağı kadar uzanan ışık dolu bir çubuk gibi hayal edin. Omurganızdan dışarıya, bedeninize doğru ışık yayın. Fiziksel düzeyde daha çok ışık tutabilmeniz için bedeninizin her yerinde ek ışık hatları imgeleyin. Hücrelerinizden, DNA'nıza ve sonra bedeninizdeki atomlara ışık yollayın. Tüm bedeninizi ışıkla doldurun. Bu ışığa hayal edebileceğiniz en güzel rengi verin. O ne renktedir? Onu altın sarısı mı, yoksa beyaz ya da mavimsi beyaz renk mi hayal ediyorsunuz? Bu ışığın yoğunluğunu ve parlaklığını size uygun gelecek şekilde ayarlayın. Bu ışığı tüm çevrenizi saran, başınızdan yukarı, ayaklarınızdan aşağı uzanan bir küre ya da koza gibi hayal edin. Bu ışığı bedeninizden dışarı, odanın içine doğru yayın. Işık kürenizi öylesine genişletin ki, bütün odayı doldursun ve öteye geçsin. Sonra onu öylesine küçültün ki, bedeninize tıpatıp sığıp yerleşecek kadar olsun. Işık kürenizin tam size uygun olması için ne büyüklükte olması gerektiğine karar verin. Kürenizin belli, net bir sınırı var mı, yoksa o sınır zayıflayarak kayboluyor mu? Eğer net bir sınırı varsa, oda içinde nerede son buluyor? Işığı kendinize çağırıp, ışıkla doldurduktan sonra, birçok farklı şeye ışık gönderebilirsiniz. Fikirlerinize, geleceğe, daha yüce amacınıza, bedeninize, düşüncelerinize ve duygularınıza. Işık gönderdiğiniz şeyin enerjisini daha süptil bir titreşim frekansına dönüştürürsünüz. Değiştirmek istediğiniz bir durum içindeyken, ışık yayın ya da diğer insanlara yardım etmek üzere ışık gönderin. Kendisine ışık göndermek istediğiniz bir kişiyi düşünün. Bu kişiye tüm bedeninizden ışık yollayın. Bunun nasıl bir duygu olduğunu hissedin. Daha sonra ışığın gözlerinizden, ellerinizden ya da kalbinizden, doğruca bu kişiye gittiğini hayal edin. Işık göndermek için size en rahat ve doğru gelen yolu kullanın. Işık göndermek istediğiniz bir şeyi düşünün. Işığı çağırın ve kendinizi ışıkla doldurun. Kendinizi bir kristal kadar berrak hayal edin, böylece saf bir ışık akıcısı olabilirsiniz. Sonra ışığı, seçmiş olduğunuz şey her ne ise (sevgiliniz, hasta olan bir yakınınız, kavga ettiğiniz bir arkadaşınız vb.) ona gönderin. Işığı göndermek için size en rahat ve doğru gelen yolu kullanın. Işık göndermek istediğiniz başka şeyleri de düşünün, dünya barışı, evren, hayvanlar, ağaçlar veya her ne isterseniz. Işık yollarken, kendi ışığınızın da parlak ve güzel hale geldiğini fark etmeye çalışın. Böylece İhtiyacınız olduğu zaman, ışığı nasıl çağıracağınızı, kendinizi ışıkla nasıl dolduracağınızı ve nasıl ışık yayacağınızı bu meditasyon ile öğrenmiş oluyorsunuz.
Beşinci örnek çalışma, üçüncü gözü geliştirmek için yapılan bu meditasyonu olabilir. Bu meditasyon üç kısımdan oluşur. 15 dakikalık birinci kısımda gözlerinizi yumarak oturun. Burundan derin soluk alarak ciğerlerinizi doldurun. Soluğunuzu mümkün olduğunca uzun tutun, sonra ağızdan yavaşça verin ve ciğerlerinizi mümkün olduğunca uzun süre boş bırakın. İkinci 15 dakikalık aşamada normal solumaya dönün ve yumuşak bir sabit bakışla mum alevine, veya yanıp sönen bir mavi ışığa bakın. Bedeninizi hareket ettirmeyin. Üçüncü 15 dakikada yumulmuş gözlerle ayağa kalkın, bedeninizi gevşek bırakın. Bu safhada normal denetiminiz dışında bedenin hareket ettiğini hissedeceksiniz. Gourishankar meditasyonunun dördüncü ve son 15 dakikası boyunca yumulmuş gözlerle, sessiz ve sakince uzanın.

alıntı:petek kitamura

8 Ocak 2014 Çarşamba

Çakra Dengeleme - olumalamalar






#1. Chakra : maddi dünya bağlantısı, içgüdüler, hayatta kalma güdüsü
   6. Chakra : sezgiler, maneviyat, spiritüel, ruhani kimlik
   1 - 6 Chakra Dengesi = Maddiyat ve maneviyat dengesi

#2. Chakra: yaratıcılık,üretim
   5. Chakra: ifade merkezi
   2 - 5 Chakra Dengesi = Ürettiklerimizin ifadele edilebilmesi ve sunulabilmesi dengesi

 #3. Chakra: Toplumsal, duygusal alışveriş merkezi, biz kimliği
    4. Chakra: Sevgi ve şifa merkezi, ben kimliği

    3 - 4 Chakra dengesi = Ben - Biz dengesi

Çakra Dengeleme ve Olumlamalar 

1-6. Çakra (kök ve alın çakrası)
Dünyamda her şey iyi ve güzel. İçimde ve dışımda uyum var.

2-5. Çakra (hara ve boğaz çakrası)
Bedenimi ve kimliğimi sevgiyle kabul ediyorum. Bu benim hayatım. Tüm sınırlamalarımdan kurtuluyorum ve kendimi özgürce ifade ediyorum.

3-4. Çakra (Solar pleksus ve kalp çakrası)Güvendeyim. Emin ellerdeyim. Kendimi bağışlıyorum. Olduğum gibi kabul ediyorum. Onaylıyorum, seviyorum ve tüm sevgimle özgür bırakıyorum.

TAM UYGULAMADA

Alın Çakrası
İçimde ve çevremde uyum ve huzur var. Her şey yolunda

Kulaklar
İçimdeki ve çevremdeki her şeyi sevgiyle dinliyorum ve olduğu gibi kabul ediyorum.

Şakaklar
uyum ve huzur içindeyim.

Gözler
Çevremdeki ve içimdeki her şeyi olduğu gibi kabul ediyor ve herşeye sevginin gözleriyle bakıyorum.

Boğaz çakrası
Tüm sınırlamalarımdan kurtuluyorum ve kendim olmakta özgürüm.

Kalp çakrası
Kendimi olduğum gibi kabul ediyor,onaylıyorum.Ve tüm sevgimle bağışlıyorum.

Solar plexus
Güvendeyim. Emin ellerdeyim.

2. Çakra(hara)
Kimliğimden hoşnutum. Bedenimi sevgiyle kabul ediyorum.Her deneyimden yalnızca iyilik ve yarar kazanıyorum.Tüm eski sorunlarımı kolayca çözümlüyorum.

Kök çakrası
Dünyamda her şey iyi ve güzel.Yaşam benim için en iyi olanı bana veriyor.

DizlerB
en esnek,akıcı,bağışlayıcı,anlayışlı,merhametli ve şefkatliyim. Her şey yolunda.

Ayaklar
Değişmeye hazırım.Emin ellerdeyim.Hayatın akışına güveniyorum.Kolaylıkla ve güvenle ilerliyorum.
alıntı:enerjinin kalbi

5 Ocak 2014 Pazar

test: hangi çakramda sorun var?



ÇAKRALARINIZDAKİ SORUNLARI TESPİT EDİN

Aşağıdaki testi yanıtlarken size en fazla uyan şıkka evet deyin. Aynı anda iki tane şık uyabilir ama en fazla sorunu olan çakrayı test ettiğimiz için en fazla uyan şıkkı seçmelisiniz. Yanıtlarınızı not edin. Daha sonra aşağıda testin sonucunu okuyabilirsiniz.


1

A)Geleceğiminle ilgili düşünceler beni endişelendiriyor ve önümü göremiyorum.
B)Yaşantımda kısıtlılık var,sürekli aynı sorunlara takılıyorum.
C)Yaşamda hedeflerime ulaşmakta her zaman zorlandım
D)Duygusal hayatımda hep sorunlar vardır.
E) Düşücelerime ifade etmekte zorlanırım.
F)Gözümün gördüğünden başkasına inanmam.
G)Kendimi herşeyden kopuk hissediyorum.

2

A) Kemik,diş,bağırsak,bacak sorunları ile ilgili hastalıklarım oldu.
B) Üreme organları,böbrekler,lenfler ile ilgili sorunlarım oldu.
C) Mide,karaciğer,dalak sorunlarım oldu ya da şeker hastasıyım.
D) Kalp,kan sorunlarım oldu
E) Boğaz,tiroid,nodül gibi sorunlarım oldu.
F) Psikolojik sorunlarım oldu
G) Migren,baş ağrısı,beyin hastalıkları gibi sorunlarım oldu.

3

A) Beni en çok kızgınlık duygularım,eleştiriciliğim ve güvensizlik duygularım rahatsız ediyor.
B) Beni en çok suçluluk duygularım,takıntılarım,alınganlığım ve eylem geçmekteki zorluğum rahatsız ediyor.
C) Beni en çok korkularım, bağımlılıklarım, duygusal yapımdaki dengesizlikler ve affedemediğim olaylar rahatsız ediyor.
D) Beni en çok iletişimlerdeki sorunlarım,konsantrasyon sorunum, isteklerimi anlatamamam ve hayır demeyi bilmemem rahatsız ediyor.
E) Beni en çok zihinsel karmaşalarım,bunalımlarım,mutlu olmayı başaramamam ve esnek olmayı bilmemem rahatsız ediyor.
F) Beni en çok huzursuzluğum,umutsuzluğum,kendimi değerli bulmamam ve yaşamımdaki dengesizlikler rahatsız ediyor.

4

A) Yaşamımda zorluklar olduğu zaman öz güvenim azalır ve enerjimin tükendiğini hissederim.
B) Yaşamımda zorluklar olduğu zaman kendimi suçlarım ve duygularım çok olumsuz etkilenir.
C) Yaşamımda zorluklar olduğu zaman hırslanırım ve bu zorlukları oluşturanlara öfke duyarım.
D) Yaşamımda zorluklar olduğu zaman korku duyarım ve çevreme karşı uyumsuz olurum.
E) Yaşamımda zorluklar olduğu zaman sorun yokmuş gibi davranırım ve sorunu görmezden gelmeye çalışırım.
F) Yaşamımda zorluklar olduğu zaman zihnim karışır ve bol bol uyumak isterim.
G) Yaşamımda zorluklar olduğu zaman acı çekerim ve kendimi yalnız hissederim.

5

A) Kırmızı rengi fazla sevmem.
B) Turuncu rengi fazla sevmem.
C) Sarı rengi fazla sevmem.
D) Yeşil rengi fazla sevmem.
E) Mavi rengi fazla sevmem.
F) Lacivert fazla hiç sevmem.
G) Mor rengi fazla sevmem.

6

A) Kendime ve yaşama daha çok güvenmek isterdim.
B) Daha ön yargısız bir insan olmak isterdim.
C) Daha cesur olmak isterdim.
D) Beni üzen insanları ve olayları daha kolay unutmak isterdim.
E) İçimden geçenleri ve hislerimi daha kolay ifade etmek isterdim.
F) Sezgilerimin daha güçlü olmasını isterdim.
G) Gerçek potansiyelimi kullanmak ve daha pozitif bir insan olmak isterdim.

7

A) Beni en çok rahatlatan şey doğada yürüyüş yapmaktır.
B) Beni en çok rahatlatan şey banyo yapmak,denize ya da havuza girmektir.
C) Beni en çok rahatlatan şey kitap okumaktır.
D) Beni en çok rahatlatan şey sevdiğim insanlarla bir arada olmaktır.
E) Beni en çok rahatlatan şey müzik dinlemektir.
F) Beni en çok rahatlatan şey uyumaktır.
G) Beni en çok rahatlatan şey meditasyon yapmaktır.

8

A) Koku alma duyum çok gelişmemiştir.
B) Tat duyum çok gelişmemiştir.
C) Görme duyum çok gelişmemiştir.
D) Dokunma duyum çok gelişmemiştir.
E) işitme duyum çok gelişmemiştir.
F) Sezgilerim çok gelişmemiştir.
G) Bütünü algılayabilme yetenegim çok gelişmemiştir. Genelde detaylara takılırım.

9

A) Biri beni hak etmediğim şekilde üzerse sert davranmaktan kaçınmam.
B) Biri beni hak etmediğim şekilde üzerse o insanı suçlarım ve gerekirse uçlarda davranırım.
C)Biri beni hak etmediğim şekilde üzerse hırslanırım ve bunu kontrol etmekte zorlanırım.
D)Biri beni hak etmediğim şekilde üzerse o insanı sevmekten kolaylıkla vazgeçebilirim.
E) Biri beni hak etmediğim şekilde üzerse çok sert konuşurum.
F) Biri beni hak etmediğim şekilde üzerse kafam karışır ve kafamı toplamak için kendime zaman tanırım.
G) Biri beni hak etmediğim şekilde üzerse acı duyarım ve sıkıntı duygusu içinde yalnız kalmayı seçerim.

10

A) Yaşamımdaki gerçeklikleri kabullenmeyi en kısa zamanda öğrenmem lazım.
B) Üretken olmayı en kısa zamanda öğrenmem lazım.
C) Kararlı olmayı en kısa zamanda öğrenmem lazım.
D) Hoşgörülü olmayı en kısa zamanda öğrenmem lazım
E) Kendimi en iyi şekilde ifade etmeyi en kısa zamanda öğrenmem lazım.
F) Sezgilerimi kullanmayı en kısa zamanda öğrenmem lazım
G) Gerçek potansiyelimi kullanmayı en kısa zamanda öğrenmem lazım

11

A) İnsanların hareketlerini anlamakta zorlanıyorum.
B) İnsanların duygularını anlamakta zorlanıyorum.
C) İnsanların düşüncelerini anlamakta zorlanıyorum.
D) İnsanların egolarını anlamakta zorlanıyorum.
E) İnsanların inkar etme huylarını anlamakta zorlanıyorum.
F) İnsanların 6.duyu dedikleri şeyi anlamakta zorlanıyorum.
G) İnsanların dinsel inançlarını anlamakta zorlanıyorum.

12


A) Çok et tüketirim.
B) Çok su tüketirim.
C) Çok karbonhidrat tüketirim.
D) Çok sebze tüketirim.
E) Çok meyve tüketirim.
F) Yemek ayırt etmem ama sürekli temiz havaya ihtiyaç duyarım.
G) Yemek ayırt etmem. Hepsinden dengeli tüketirim.

13

A) Sabırsız bir insanım.
B) Çok sakin bir insanım.
C) Eleştirici bir insanım.
D) Kıskanç bir insanım.
E) Telaşlı bir insanım.
F) Endişeli bir insanım.
G) Stresli bir insanım.

14

A) Yaşamımdaki en büyük eksiklik hala kendimi güvenceye alacak yatırımları yapamamış olmamdır.
B) Yaşamımdaki en büyük eksiklik hep aynı sorunları yaşayıp durmam ve hala bunları çözememiş olmamdır.
C) Yaşamımdaki en büyük eksiklik başladığım işleri bitirmekteki başarısızlığımdır.
D) Yaşamımdaki en büyük eksiklik ailevi sorunlarımı aşamamış olmamdır.
E) Yaşamımdaki en büyük eksiklik yaşantımın farklı alanları arasında dengeyi kuramamış olmamdır.
F) Yaşamımdaki en büyük eksiklik psikolojik problemlerimi aşamamış olmamdır.
G) Yaşamımdaki en büyük eksiklik hala ne istediğimi bilmememdir.

15

A) Burcum oğlak ya da boğa
B) Burcum yengeç yada akrep
C) Burcum koç ya da aslan
D) Burcum terazi ya da kova
E) Burcum ikizler ya da başak
F) Burcum yay
G) Burcum balık

ANALİZ

Eğer A şıkkı çoğunlukta ise kök çakranızda sorunlar var.
Eğer B şıkkı çoğunlukta ise sakral çakranızda sorunlar var.
Eğer c şıkkı çoğunlukta ise solar pleksus çakranızda sorunlar var.
Eğer D şıkkı çoğunlukta ise kalp çakranızda sorunlar var.
Eğer E şıkkı çoğunlukta ise boğaz çakranızda sorunlar var.
Eğer F şıkkı çoğunlukta ise üçüncü göz çakranızda sorunlar var.
Eğer G şıkkı şıkkı çoğunlukta ise tepe çakranızda sorunlar var.


alıntı